Hiçbir şeyden mutluluk duyamıyorum. Bu neye bağlıdır?

Anasayfa » Ana Sayfa » Mutsuzluk » Hiçbir şeyden mutluluk duyamıyorum. Bu neye bağlıdır?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Hiçbir şeyden mutluluk duyamıyorum. Bu neye bağlıdır?

Ben Kadiri tarikatındaydım. Beş yıl oraya bağlı olarak kaldım. Sonra orada çok sıkıntılar geldi başıma. Mevlâna’ya girdim. (Yani Mevlevî dergâhına katılmış kardeşimiz.) Orada da huşû duyamıyorum. Yine olaylar yaşadım. Orada da mutlu değilim. Çocuklarımla, beyimle sıkıntılar yaşadım. Hiçbir şeyden mutluluk duyamıyorum. Bu neye bağlıdır?


Ama buradan varılan bir sonuç daha var: Bu kişi, nefsindeki afetler tamamen yok olduğu için ruhunun hasletlerine paralel olan faziletlerle donanmıştır. Allah’ın bütün emirlerini yerine getiriyordur, yasak ettiklerini asla işlemiyordur. Böyle bir noktadaki kişi, mutlu ve huzurludur, başka insanlarla kavgası da bitmiştir. ÇünkBu, sizin tasavvufu yaşamamanıza bağlı. Demek ki tâbî olduğunuz mürşidler size bir şey, cereyan geçirememişler. Kendileri o cereyanın sahibi olmadıkları için diye düşünülebilir. Birinci sebep budur. İkinci sebep, sizin üzerinize düşenleri yapmamanız. Meselâ zikir yapmıyorsanız o zaman mutluluğu boşuna ararsınız. Mutluluk, bir insanın uyum halidir. İç dünyasında nefsi ile ruhu arasında devamlı çatışma olduğu için o kişi mutlu olamaz. Nefsinin afetlerini tamamen temizleyene kadar bu kavga azalarak da olsa devam eder. Afetler azaldıkça kavga da azalır. Kişi daha çok, daha çok, daha çok mutlu olur. Ama mutluluğa tam kavuşması, bütün afetlerin yok olmasına bağlıdır. Yok olursa iç dünyada mutluluk oluşur. İç dünyadaki kavga bitmiştir.
ü başka insanlara tahakküm etmek diye bir hastalığı artık olamaz onun. Başka insanlarla anlaşmazlıkları hiçbir zaman onu üzebilecek olan hüviyette teşekkül etmez. İşte böylece bu kişi, dış dünyasında da kavgayı bitirmiş olur. Bu, 2. cephesidir mutluluğun. Bir de 3. cephesi; Allah ile olan ilişkiler. Hem emirler cephesinde Allah’ın bütün emirlerini yerine getiriyor kişi, bu sebeple emirler cephesinde hiçbir problemi kalmamıştır. Hatta fazlasıyla yerine getiriyordur. Meselâ 5 vakit namaz yerine 7 vakit namaz kılıyordur. Zikirse daimî zikrin sahibi. İşte saydığınız her ibadetin daha ötesini yaşayan bir insanla karşı karşıyayız.

Allah’ın ne emirler cephesinde, emirlerden herhangibirinde aksaklık var ne de yasaklar cephesinde herhangibir yasağa riayetsizlik söz konusu. Bu kişi iç dünyasında kesintisiz, daimî bir huzur halini yaşıyor, uyum halini yaşıyor. İç dünyasında mutlu. Dış dünyasında, başka insanlarla ilişkilerinde kesintisiz bir uyum halini yaşıyor, sulh ve sükûn halini yaşıyor, kavga bitmiş, dış dünyasında da mutlu. Allah ile olan ilişkilerin hem emirler cephesinde hem de nehiyler (yasaklar) cephesinde Allah’ın bütün güzellikleri yaşıyor.

İşte bu kişi iç dünyasında, dış dünyasında ve Allah ile olan ilişkilerinde mutluluğu yaşayan, mutluluğunu tamamlamış olan bir insan. Mutluluk için bunları yapmanız lâzım. Evvelâ cereyanı olan… Hacet namazını kılacaksınız, Allahû Tealâ’dan mürşidinizi soracaksınız ama Allah’a ulaşmayı dilememişseniz, Allah size mürşid göstermez. Eğer dilemediyseniz zaten ciddi bir mürşide de ulaşmış olsaydınız, Allah’a ulaşmayı dilemedikçe o mürşid size bir fayda sağlayamaz. Önce Allah’a ulaşmayı dileyeceksiniz. Ruhunuzu ölmeden evvel Allah’a ulaştırmayı dileyeceksiniz. Sonra mürşidinize tâbî olacaksınız. Sonra da ibadetlerden en çok değer verdiğiniz, Allah’ın en büyük ibadeti olan ‘zikir’ olacak. Her gün artan bir zikrin sahibi olun. Daimî zikre ulaştığınız zaman ne demek istediğimi anlarsınız.

Benzer konular