Bakara 257'ye göre ve Mâide 16'ya göre kişinin zulmetten nura çıkartılmasıyla Ahzâp 43'e göre Allahû Tealâ’nın kişiye salâvât nuru göndererek kişiyi zulmetten nura çıkarması arasında nasıl bir ilişki vardır?

Anasayfa » Ana Sayfa » Zulumât » Bakara 257'ye göre ve Mâide 16'ya göre kişinin zulmetten nura çıkartılmasıyla Ahzâp 43'e göre Allahû Tealâ’nın kişiye salâvât nuru göndererek kişiyi zulmetten nura çıkarması arasında nasıl bir ilişki vardır?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Bakara 257'ye göre ve Mâide 16'ya göre kişinin zulmetten nura çıkartılmasıyla Ahzâp 43'e göre Allahû Tealâ’nın kişiye salâvât nuru göndererek kişiyi zulmetten nura çıkarması arasında nasıl bir ilişki vardır?

Bakara Suresinin 257. âyet-i kerimesine göre (1), Mâide Suresinin 16. âyet-i kerimesine (2), kişinin zulmetten nura çıkartılması.

Allahû Tealâ diyor ki:

2/BAKARA-257: Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilân nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Allah, âmenû olanların (Allah’a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur, onları (onların nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çıkarır. Ve kâfirlerin dostları taguttur (onlar, şeytanı dost edinirler, şeytan kimseye dost olmaz), onları (onların nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çıkarırlar. İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır.


“Allah, âmenû olanların dostudur. Onları zulmetten nura ulaştırır.” Yani onların nefslerinin kalplerindeki nurları %50’den daha öteye taşır. Onları Allah’ın evliyası yapar. Âmenû olduktan, Allah’a ulaşmayı diledikten sonra bu insanların Allah’ın evliyası olması noktasına kadar olan kesimini ifade ediyor. Sonrası ise “Kâfirler ise tagutun dostlarıdır. Tagut da onları nurdan zulmete götürür.” diyor. Bu noktadan sonra kişi fıska düşerse zikri giderek aşağı doğru inmeye başlarsa, bir gün namazdan da oruçtan da zikirden de vazgeçer bir hale gelirse işte o zaman o kişinin tagut tarafından, insan ve cin şeytanlar tarafından tuzağa düşürüldüğü ve hidayetten geriye döndüğü ve kalbindeki nurların Allahû Tealâ tarafından yok edildiği neticesine ulaşırız. Allahû Tealâ onun başının üzerindeki devrin imamının ruhunu alır. Ve kendi ruhunu o kişiye iade eder. Kişinin kendi ruhunu kişiye iade eder. Kalbinin içindeki îmân kelimesini alır. Tekrar küfür kelimesini koyar kalbe. Kalbi küfürle tab eder. Kalbindeki nurlar kendilerini tutacak olan îmân kelimesi yok olduğu için faziletlerin hepsi kapıdan dışarıya çıkar. Rahmet nurları da o kalbi terk eder. Ve olay bir muhteva taşır. Kişinin kendi başladığı noktaya dönmesi söz konusudur. Yani Allah’a ulaşmayı dilemeden evvelki nokta. Gene gözlerindeki hicab-ı mesture konulur, gışavet konulur. Kulaklarına vakra konulur. Kalbine ekinnet konulur. Kalbi mühürlenir. Ve kişi başlangıç noktasına geri döner. Allah’a ulaşmayı dilemeden evvelki haline; küfre tekrar geri döner. İşte bu, kişinin nurdan zulmete götürülmesidir. Bakara-257’de Allahû Tealâ’nın kişiyi zulmetten nura çıkarması söz konusu.
Ahzâb-43’e bakıyoruz:

33/AHZÂB-43: Huvellezî yusallî aleykum ve melâiketuhu li yuhricekum minez zulumâti ilân nûr, ve kâne bil mu’minîne rahîmâ(rahîmen).
Sizi (nefsinizin kalbini), karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, üzerinize salâvât (vasıtasıyla nur) gönderen, O ve O’nun melekleridir ki O, mü’minlere Rahîm(dir). (Rahîm esmasıyla tecelli eden).


“O’dur ki; O Allah’tır ki onların üzerine salâvât nuru gönderir.” diyor Ahzâb Suresinin 43. âyet-i kerimesinde. “Ve meleklerini gönderir, onları zulmetten nura çıkarmak için.”

ve kâne bil mu’minîne rahîmâ: ve Allah mü’minlere Rahîmdir. Yani Rahîm esmasıyla tecelli eder; salâvâtla rahmet ve salâvâtla fazl gönderir.

Meleklerle salâvât isimli nuru da gönderiyor. Ne zaman gönderiyordu? Bunun cevabı Bakara-157’de.

Bakara156’da Allahû Tealâ diyor ki:

2/BAKARA-156: Ellezîne izâ esâbethum musîbetun, kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn(râciûne).
Onlar ki, kendilerine bir musîbet isabet ettiği zaman: “Biz muhakkak ki Allah içiniz (O’na ulaşmak ve teslim olmak için yaratıldık) ve muhakkak O’na döneceğiz (ulaşacağız).” derler.


“Onlar, kendilerine bir musîbet isabet edince derler ki:
 
‘innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn; muhakkak ki biz Allah içiniz ve Allah’a mutlaka ulaşacağız.”

2/BAKARA-157: Ulâike aleyhim salâvâtun min rabbihim ve rahmetun ve ulâike humul muhtedûn(muhtedûne).
İşte onlar (dünya hayatında Allah’a mutlaka döneceklerinden emin olanlar) ki Rab’lerinden salâvât ve rahmet onların üzerinedir. İşte onlar, onlar hidayete ermiş olanlardır.


İşte onlar hidayete erenlerdir. Allah’ın rahmeti ve salâvâtı onların üzerinedir.” diyor Allahû Tealâ.
 
Yani salâvâtla beraber rahmetin gönderilmesi. Salâvâtla fazl da gelir kişiye ancak bu, mürşidine o kişi ulaştıktan sonraki bir safhayı gösterir. Kişi irşad makamına ulaşmıştır. Tâbiiyetini tamamlamıştır ve ancak ondan sonra salâvâtla rahmet, salâvâtla fazl beraberce o kalbe ulaşmaya başlar. Bir defa Allahû Tealâ nurlarını ikişer ikişer gönderiyor. Zumer Suresinin 23. âyet-i kerimesi bunu kesinleştiriyor.

39/ZUMER-23: Allâhu nezzele ahsenel hadîsi kitâben muteşâbihen mesâniye takşaırru minhu culûdullezîne yahşevne rabbehum, summe telînu culûduhum ve kulûbuhum ilâ zikrillâhi, zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeşâu, ve men yudlilillâhu fe mâ lehu min hâd(hâdin).
Allah, ihdas ettiği (nurların) ahsen olanlarını (rahmet, fazl ve salâvâtı), ikişer ikişer (salâvât-rahmet ve salâvât-fazl), Kitab’a müteşabih (benzer) olarak indirdi. Rab’lerinden huşû duyanların ciltleri ondan ürperir. Sonra onların ciltleri ve kalpleri Allah’ın zikriyle yumuşar, sükûnet bulur (yatışır). İşte bu, Allah’ın hidayetidir, dilediğini onunla hidayete erdirir. Ve Allah, kimi dalâlette bırakırsa artık onun için bir hidayetçi yoktur.


“Allah, nurlarını kitaba benzer bir şekilde kitap ve içindekilere benzer bir şekilde ikişer ikişer indirir.” diyor. Nasıl kitap zarfsa, içindeki âyetler mazrufsa, zarfın içindeki mazruf gibi, salâvât nurları zarf, rahmet ve fazl nurları da mazruf, zarfın içindekiler olarak Allah’ın katından ikişer ikişer iniyor nurlar. Ama kişiye bu nurların çift gelmesinin başlangıç noktası, salâvâtın da geldiği kişinin mürşidine tâbî olduğu nokta. Bunun ışığında bakalım şimdi olaya.

“Mâide Suresinin 16. âyet-i kerimesine göre kişinin zulmetten nura çıkartılmasıyla Ahzâb Suresinin 43. âyet-i kerimesine göre Allahû Tealâ’nın kişiye salâvât nuru göndererek kişiyi zulmetten nura çıkarması arasında nasıl bir ilişki vardır?”

Her ikisinde de aynı şey söz konusudur. Ancak kişinin mürşidine ulaşmasıyla başlayan bir zulmetten nura çıkarma ameliyesi. Salâvâtla rahmet, salâvâtla fazl beraber geliyor. Bakara-157’de ikisi birden var. Ahzâb-43’te gene ikisi birden var. Salâvâtla fazl varsa, daha evvel başlayan salâvâtla rahmet mutlaka onunla beraberdir.
 
Allah razı olsun.

Benzer konular