Âli İmrân 7'de: "Muteşâbih âyetlerin te’vilini Allah bilir." buyuruluyor. Öte yandan Kıyâme 9'da: "Sonra Kur’ân’ın açıklaması Bizim üzerimizedir." ve Rahmân 1 ve 2'de: "Er Rahmân Kur’ân’ı öğretir." buyuruluyor. Her devirde Allah’ın Kur’ân’ı, tasarrufuna aldığı devrin imamının lisanı ile öğrettiğini söyleyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Âyet » Âli İmrân 7'de: "Muteşâbih âyetlerin te’vilini Allah bilir." buyuruluyor. Öte yandan Kıyâme 9'da: "Sonra Kur’ân’ın açıklaması Bizim üzerimizedir." ve Rahmân 1 ve 2'de: "Er Rahmân Kur’ân’ı öğretir." buyuruluyor. Her devirde Allah’ın Kur’ân’ı, tasarrufuna aldığı devrin imamının lisanı ile öğrettiğini söyleyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Âli İmrân 7'de: "Muteşâbih âyetlerin te’vilini Allah bilir." buyuruluyor. Öte yandan Kıyâme 9'da: "Sonra Kur’ân’ın açıklaması Bizim üzerimizedir." ve Rahmân 1 ve 2'de: "Er Rahmân Kur’ân’ı öğretir." buyuruluyor. Her devirde Allah’ın Kur’ân’ı, tasarrufuna aldığı devrin imamının lisanı ile öğrettiğini söyleyebilir miyiz?

Kıyâme Suresinin 19. âyet-i kerimesine bakıyoruz:

75/KIYÂME-19: Summe inne aleynâ beyânehu.
Sonra O’nun beyanı (açıklanması) muhakkak ki Bize aittir.


“Onun beyanı sonra muhakkak ki Bizim üzerimizedir (Bizim, Bize aittir, Bizim üzerimize bir iştir, Bizim tarafımızdan gerçekleştirilecek bir iştir).” diyor.

İfadeye dikkat edin! Kur’ân-ı Kerim’in içinde yer alıyor ve “summe” kelimesi ile ifade edilmiş “sonra”. Yani “Bu Kur’ân’ı Ben indiriyorum (23 senede indirmiş Allahû Tealâ.), sonra da, sonraki nesillere de Kur’ân-ı Kerim’i Biz açıklarız.” diyor Allahû Tealâ. “Sonra” kelimesini kullanmış. Peki, ne demek istiyor? “Şimdi Peygamberiniz var. Bu Kur’ân’ı O’na indiriyoruz, O’na öğretiyoruz, O da size açıklıyor. Ama O’ndan sonra da Biz Kur’ân-ı Kerim’i açıklamaya devam edeceğiz.” diyor Allahû Tealâ.

Rahmân Suresinin 1. âyet-i kerimesi:

55/RAHMÂN-1: Er rahmân(rahmânu).
(O) Rahman’dır.


er rahmân: Rahman olan Allah.

Rahmân Suresinin 2. âyet-i kerimesi:

55/RAHMÂN-2: Allemel kur’ân(kur’âne).
Kur’ân’ı, O öğretti.


allemel kur’ân: Kur’ân’ı, O öğretti.

Allah Kur’ân’ı öğretir veya her devirde öğretecektir, öğretmiştir. Öyleyse Kur’ân, hayatta olduğu sürece asıl yetkilisi olan, Kur’ân’ın Kendisine indirildiği Peygamber Efendimiz (S.A.V) tarafından öğretilmiştir. O’ndan sonra da öğretilmeye devam edecektir kıyâmete kadar. Çünkü kıyâmete kadar (yani Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in yokluğunda) Kur’ân, son nebîye indirilen son şeriat kitabı olarak hükmünü ve özelliğini koruyacaktır.

Sevgili öğrenciler, izleyenler, dinleyenler, sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım!  Öyleyse Allahû Tealâ bütün devirler boyunca, kıyâmete kadar Kur’ân’ın öğretilmesini emrediyor. Böyle bir dizaynda Kur’ân-ı Kerim’in öğretilmesi müessesesi, her devirdeki devrin imamları eliyle gerçekleştirilir.

Biliyorsunuz ki, Allahû Tealâ’nın indinde “huzur namazı” adlı bir namaz kılınır. Başta bir kişi vardır, sonra iki kişi vardır, sonra bir kişi vardır, sonra iki kişi, 7 kişi ve sonra gene 7 kişi. Ondan sonra onarlık sıralar başlar ve göz alabildiğince onarlık sıralar devam eder.  

Huzur namazının imamı her devirde, kıyâmete kadar, Kur’ân’ın öğretisi ile vazifeli olandır.  Kur’ân-ı Kerim, bütün kendisinden evvelki mukaddes kitapları kabul eder. Onların Allahû Tealâ tarafından indirildiğini, o kitapların sahiplerinin hepsinin peygamber olduğunu açık ve kesin bir şekilde ifade eder. Bir dînden başka, ikinci bir dînin hiç mevcut olmadığını Allahû Tealâ beyan eder Kur’ân-ı Kerim’inde. Öyleyse O Kur’ân-ı Kerim, şu anda dünya üzerindeki dîn adına bilinmesi lâzımgelen herşeye muhtevidir.

Sevgili öğrenciler, izleyenler, dinleyenler, sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım! Kur’ân eğer unutulmasaydı, İslâm âlemi bugün dünyadaki en üstün milletleri ifade ederdi. Ama iblis ne yazık ki devreye girmeyi başarmış ve Kur’ân’ı insanlara unutturmuştur. Şöyle bir gerçeği açık ve net olarak Kur’ân ışığında söyleyebiliyoruz: “Kur’ân artık dünya üzerinde büyük kitleler tarafından tatbik edilmeyen bir kitaptır, bir mukaddes kitaptır, son mukaddes kitaptır, kıyâmete kadar kâinata ışık tutacak bir mukaddes kitaptır.”

O Kitap (Kur’ân-ı Kerim), sadece bir tek dîn olduğunu vurgular. Hz. Âdem’den başlayan (ilk peygamber ve ilk insan), son peygambere kadar (Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V)) Allahû Tealâ’nın sadece bir tek dîni olduğunu, ondan sonra da son peygamberden sonra da o dînin asla değişmeyeceğini, tek dîn olarak kalacağını ifade ediyor Allahû Tealâ. Tek dîn, tek şeriat, tek toplum... Kur’ân bunu açıklar.

Kur’ân, muhtevasında açık ve kesin olarak ikinci bir dînin hiçbir zaman mevcut olmadığını ifade eder. Allah’ın her indirdiği mukaddes kitap, bir evvelki peygamberden bahseder, bir sonraki peygamberden de bahseder. Bir evvel indirilen kitap, bir sonra indirilecek olan kitaptan da bahseder. Herbirinin arasında sağlam bir illiyet rabıtası Allahû Tealâ tarafından kurulmuştur. Her mukaddes kitap, kendisinden evvelki kitapla iletişimi mutlaka kurar, daha evvelki kitaplardan da bahseder, kendisinden sonra gelecek olan kitap varsa, ondan da bahseder. İncil’de evvelki kitap olarak Tevrat’tan, sonraki kitap olarak da Kur’ân’dan bahsedilmektedir.

Öyleyse bu muhteva içerisinde Allah’ın dizaynına baktığımız zaman, Allah’ın açık ve kesin bir ifadesini görürüz. Kâinatta ikinci bir dîn hiç olmamıştır. Hz. Âdem’e Allahû Tealâ hangi emirleri vermişse, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e de aynı emirleri vermiştir, gelmiş geçmiş bütün peygamberlere de aynı emirleri vermiştir. Nedir o emirler? 7 tane safhadan bahseden emirler... Yedi safha:

1. safha: Allah’a ulaşmayı dilemek.
2. safha: Mürşide ulaşmak; tâbiiyet.
3. safha: Ruhun Allah’a ulaştırılması, teslimi.
4. safha: Fizik vücudun Allah’a teslimi.    
5. safha: Nefsin Allah’a teslimi.
6. safha: İrşada ulaşmak.
7. safha: İradeyi de Allah’a teslim etmek ve irşad makamının sahibi olmak. Allahû Tealâ’nın kişiyi irşad ile vazifeli kılması.  

Öyleyse Allah’ın vaaz ettiği kâinatın tek dîni 4 tane teslimi içeriyor:

1- Ruhun Allah’a teslimi.
2- Vechin Allah’a teslimi.
3- Nefsin Allah’a teslimi.
4- İradenin Allah’a teslimi.  

Ve söylediğimiz gibi 7 tane de safha içeriyor.  

Âdem (A.S)’dan Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e kadar hiç değişmemiştir, kıyâmete kadar da değişmeyecektir esas, hep bu olacaktır. Ve gelecek zamanlarda insanlık, dîni gerçek anlamda tetkike tâbî tuttuğu zaman; eldeki en sağlam, hatasız olan tek kitabın Kur’ân olduğunu anlayacaklardır. Ama sevgili kardeşlerim, Allah’ın yolunda olan insanlar, her devirde, bütün kavimlerde, dînlerin arasında o dînin mensuplarının her zaman %10’undan daha aşağıda bir inananlar kitlesi, dînlerini yaşayanlar kitlesi oluşturabilecektir.

Şu anda dünyadaki bütün dînlerin içinde, tam bizim yaşamakta olduğumuz İslâm’ı yaşayanlar var. Yanlış anlamadınız, sevgili kardeşlerim! Bütün dînlerin içinde... Ne yazık ki, sayıları İslâm’ın içinde olduğu gibi bütün dînlerin içinde de İslâm’ı yaşayanların sayısı %10’un daima altındadır.

İblis diyor ki Allahû Tealâ’ya: “Eğer beni kıyâmet gününe kadar yaşatırsan, ben bu insanların Sıratı Mustakîm’inin üzerine oturacağım. Bu insanların önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından gelerek onların Sıratı Mustakîm’e ulaşmalarına mâni olacağım ve pek azı hariç onların hepsini kendime bağlayacağım.”

7/A'RÂF-16: Kâle fe bimâ agveytenî le ak'udenne lehum sırâtekel mustekîm(mustekîme).
(İblis): “Bundan sonra, beni azdırman sebebiyle, mutlaka Senin Sıratı Mustakîmin'e onlara karşı (mani olmak için) oturacağım.” dedi.

7/A'RÂF-17: Summe le âtiyennehum min beyni eydîhim ve min halfihim ve an eymânihim ve an şemâilihim, ve lâ tecidu ekserehum şâkirîn(şâkirîne).
Sonra, elbette onlara, önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından geleceğim ve onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın.


Başaracak mı? Ne yazık ki başaracak. Çünkü Allahû Tealâ Sebe Suresinin 20. âyet-i kerimesinde diyor ki:

34/SEBE-20: Ve lekad saddaka aleyhim iblîsu zannehu fettebeûhu illâ ferîkan minel mu’minîn(mu’minîne).
Ve andolsun ki iblis, onlar üzerindeki zannını (hedefini) yerine getirdi. Böylece mü’minleri oluşturan bir fırka (Allah’a ulaşmayı dileyenler) hariç, hepsi ona (şeytana) tâbî oldular.


“Şeytan, insanlara olan vaadini (kıyâmet günü) yerine getirdi. Mü’minleri oluşturan bir tek fırka hariç, bütün fırkalar şeytana kul oldular.” İşte o tek fırka Allah’a ulaşmakla, ulaşmayı dilemekle başlayan 7 safhayı oluşturanların fırkasıdır. Sadece onlar mü’minlerdir. Hiç kimse Allah’a ulaşmayı dilemeden mü’min olamaz.

İşte sevgili kardeşlerim, bütün bunları sizlere, O’ndan (Allah’tan) öğrenerek anlatıyoruz. Kur’ân-ı Kerim’i bize öğreten O’dur. Her devirde mutlaka öğretir. Her devirde mutlaka insanların çok azı Allah’ın gerçek dînini yaşar. Şu anda bütün ülkelerde hangi dîni yaşarlarsa yaşasınlar, büyük çoğunluk hangi dili konuşurlarsa konuşsunlar, bütün ülkelerde Allah’ın resûlleri var. Biz size neler anlatıyorsak, onlar da aynı şeyleri anlatıyorlar (yani 7 safhalı Allah’ın kâinattaki tek dînini ve 4 tane teslimi). Ama onlara tâbî olanların da bütün resûllere tâbî olanların da, ne yazık ki sayıları hiçbir zaman %10’a ulaşmayacak olan bir azınlığı oluştururlar.

İnsanlar bilseydi, bütün dünya mutlu olurdu. Ama iblis insanların bilmemesi için herşeyi yapar, faaliyeti her zaman geçerlidir. Çünkü herkes ile ayrı ayrı konuşmak imkânının, insanların kendi düşüncesi gibi zannettirerek bütün insanları, insanların çok büyük bir kısmını Allah’ın dînini yaşamaktan men etmeyi her devirde başarmıştır. Ve başarısı devam etmektedir.

Buna karşılık Allahû Tealâ her devirde Kur’ân’ı öğretmeye, kıyâmete kadar devam edecektir. Kurtulanlar sadece mü’minlerdir (yani Allah’a ulaşmayı dileyenlerdir). Sadece (son derece önemli bir konu olduğu için altını çizerek söylüyorum), Allah’a ruhunu ölmeden evvel ulaştırmayı dileyenler, sadece onlar mü’minlerdir. Sadece onların kalbinden “küfür” kelimesi alınır. Sadece onların kalplerinin mührü açılır ve küfür kelimesi dışarı alınır. Kalbinde “küfür” yazmayan insanlar sadece Allah’a ulaşmayı dileyenlerdir. İşte sevgili öğrenciler, izleyenler ve dinleyenler! Allah’ın dizaynı böyle bir dizayndır.

Benzer konular