Leyl 20, 21 ve Âli İmrân 15. âyet-i kerimelerini Allah’ın rızası açısından bizlere açıklar mısınız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Allah'ın Rızası » Leyl 20, 21 ve Âli İmrân 15. âyet-i kerimelerini Allah’ın rızası açısından bizlere açıklar mısınız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Leyl 20, 21 ve Âli İmrân 15. âyet-i kerimelerini Allah’ın rızası açısından bizlere açıklar mısınız?

92/LEYL-15: Lâ yaslâhâ illâl eşkâ.
Ona çok şâkî olandan başkası yaslanmaz (atılmaz).

92/LEYL-16: Ellezî kezzebe ve tevellâ.
O ki (çok şâkî olan), (Hüsna’yı) yalanladı ve yüz çevirdi.

92/LEYL-17: Ve se yucennebuhâl etkâ.
Çok takva sahibi olan ise ondan (narı telazzadan) uzaklaştırılacak.

92/LEYL-18: Ellezî yu’tî mâlehu yetezekkâ.
O ki (en üst seviyede takva sahibi olan), malını verir, temizlenir.

92/LEYL-19: Ve mâ li ehadin indehu min ni'metin tuczâ.
Ve (takva sahiplerinin), bir kimseye (malını vermesi), O’nun (Allah’ın) katında, “bir ni’met karşılığı olsun” diye değildir.

92/LEYL-20: İllâbtigâe vechi rabbihil a’lâ.
O sadece, Yüce Rabbinin Vechi’ni (Zat’ını) ibtiga etti (diledi).

92/LEYL-21: Ve le sevfe yerdâ.
Ve o, yakında mutlaka razı olacak.


3/ÂLİ İMRÂN-15: Kul e unebbiukum bi hayrın min zâlikum, lillezînettekav inde rabbihim cennâtun tecrî min tahtıhel enhâru hâlidîne fîhâ ve ezvâcun mutahharatun ve rıdvânun minallâh(minallâhi), vallâhu basîrun bil ıbâd(ıbâdi).
De ki: "Size bundan daha hayırlısını haber vereyim mi? Takva sahibi olanlar için, Rabb'lerinin katında, içinde devamlı kalacakları, altından nehirler akan cennetler, temiz eşler ve Allah'ın rızası vardır." Allah kullarını en iyi görendir.


kul e unebbiukum bi hayrın min zâlikum: De ki; size bundan daha hayırlısını haber vereyim mi?
lillezînettekav inde rabbihim cennâtun tecrî min tahtıhel enhâru: Takva sahipleri için Rab’lerinin ine altından ırmaklar akan cennetler vardır.
hâlidîne fîhâ: Orada ebediyyen kalacaklardır.
ve ezvâcun mutahharatun: Ve temiz zevceleri olacaktır, eşleri olacaktır.
ve rıdvânun minallâh(minallâhi): Ve Allah’tan bir rıza.
allâhu basîrun bil ibâd(ibâdi): Allah kullarını görür.

Şimdi Leyl Suresinin 20’den evvelki âyetlerine beraberce bakalım:

Leyl-19: “Onun yerine hiç kimsenin karşılığı verecek bir borcu, ni’meti yoktur.”
Leyl-18: “Ki, onlar temizlenip arınır.”
Leyl-17: “Sakın öyleyse onlar uzak tutulacaktır.”
Leyl-16: “Yalanlamış bir iş çevirmişti.”
Leyl-15: “Ona ancak en bedbaht başkası yollanmaz, (yani cehenneme) sizi ateşleri kabaran bir ateşle uyardım.” diyor Allahû Tealâ.

Şimdi kişi malını vererek diyor ki:

mâ lehu yetezekkâ: O kişi O’na vereceği şeyi verir ve tezkiye olur.
 
Burada Allahû Tealâ cehennemden uzak tutulacakların hüviyetini veriyor ve:  “O tezkiye olacağı şeyi verir ve tezkiye olur.” diyor. Vereceği şey ruhudur, Allah’a verecektir. Ve buradaki o vereceğini vererek tezkiye olur ifadesi, nefs tezkiyesidir ve “tezekkâ” nefsini tezkiye eder. Ne demek istiyor? Kişi zikir yapar, Allah’ın katından gelen salâvât ve fazl ve salâvât ve rahmet göğsüne gelir. Fizik vücudun yaptığı zikirle gelmiştir ama fizik vücuda gelmemiştir, nefse gelmiştir. Ve Allah’ın yardığı, şerh ettiği noktadan göğsünden kalbine ulaşır bu nurlar ve kişinin nefsinin kalbinde îmân kelimesinin etrafında fazıllar toplanmaya başlar. İşte bunun adı: Nefs tezkiyesidir. Ne yapmıştır fizik vücut? Nefsi infak etmiştir. Fizik vücut Allah’ın katından kendisine gelen rızkı, o rızkın gerçek sahibi olan nefse intikal ettirmiştir, nefse vermiştir ve nefs bu sebeple tezkiye olmuştur. Niçin yapmıştır kişi bunu?

“Allah’ın vechini, Zat’ını Yüce Rabbinin vechini dilediği için, vechine ulaşmayı dilediği için bunu yapmıştır. Ve le sevfe yerdâ: Muhakkak kendisi de O’nun yanında hiç kimsenin karşılığı verilecek bir ni’meti, cezası yoktur.” diyor Allahû Tealâ. Allahû Tealâ’nın dileği herkesin bu nefs tezkiyesini, infakı yaparak nefs tezkiyesini gerçekleştirmesi ve ruhunu Allah’a ulaştırması. Çünkü Leyl-19’da:

92/LEYL-19: Ve mâ li ehadin indehu min ni'metin tuczâ.
Ve (takva sahiplerinin), bir kimseye (malını vermesi), O’nun (Allah’ın) katında, “bir ni’met karşılığı olsun” diye değildir.

92/LEYL-20: İllâbtigâe vechi rabbihil a’lâ.
O sadece, Yüce Rabbinin Vechi’ni (Zat’ını) ibtiga etti (diledi).


“O’nun yanında hiç kimsenin karşılığını verebilecek bir ni’meti, cezası yoktur.” diyor Allahû Tealâ. Ve 20. âyet-i kerimede de:

"İllebtigâe vechi rabbihil a’lâ: Yüce Rabbinin vechini dilediği için Zat’ına ulaşmayı dilediği için bunu yapmıştır, vermiştir.” diyor.

Nefsinin tezkiyesine sebebiyet vermiştir. Allah’ın katından gelen rahmeti, fazlı, salâvâtı nefsinin kalbine ulaştırmıştır ve fazıllar oraya yerleşmiştir. Onu infak etmiştir, bunun sebebi Rabbinin Zat’ına ulaşmak, Rabbinin vechine ulaşmak, Zat’ına ulaşmak. “Kendisi de razı olacaktır.” diyor Allahû Tealâ.

Allah’ın buradaki, bizim genel tercümeye baktığımız zaman, Allah’ın vechi geçiyor, veche rıza diyor tercüme edenler. Hayır, vech zat demek, yüz demek, rıza anlamına gelmiyor. Kişinin kendisi razı olacaktır. Ruhunu Allah’a ulaştırıp razı olacaktır, fizik vücudunu Allah’a ulaştırıp razı olacaktır, nefsini Allah’a teslim edip razı olacaktır. Teslimleri müteakip her birinin rızası söz konusudur. Teslimlerin her biri ayrı bir rızaya ulaşmasına sebebiyet verir kulun. Nasıl 7 tane âmenû olmak varsa, 7 tane takva varsa, 7 tane de rıza var. Her bir rıza bir yeni takvanın oluşması için Allah’tan alınan bir müsaadeyi işaret eder.

Şimdi Hüseyin inşaallah bu âyet-i kerimedeki Türkçeye bakıp da bu suali sormamıştır. Çünkü söz konusu olan şey; Allah’ın rızasını aramak değildir. Bir defa “ibtiga” kullanıyor. İbtiga etmek; talep etmek, istemek demek. Vechi, Zat’ı demek. “Rabbiyülalâ, Yüksek, Yüce Rabbinin Zat’ını dilemek için, Zat’ına ulaşmayı dilemek için bunu verdi.” diyor. Nefsinin kalbini Allah’tan gelen nurlarla teçhiz etti ve burada kişi ne oldu? Takva sahibi oldu. Âli İmrân-15’de:

3/ÂLİ İMRÂN-15: Kul e unebbiukum bi hayrın min zâlikum, lillezînettekav inde rabbihim cennâtun tecrî min tahtıhel enhâru hâlidîne fîhâ ve ezvâcun mutahharatun ve rıdvânun minallâh(minallâhi), vallâhu basîrun bil ıbâd(ıbâdi).
De ki: "Size bundan daha hayırlısını haber vereyim mi? Takva sahibi olanlar için, Rabb'lerinin katında, içinde devamlı kalacakları, altından nehirler akan cennetler, temiz eşler ve Allah'ın rızası vardır." Allah kullarını en iyi görendir.


“Takva sahibi olan kişiler için Rablerinin katında cennet vardır.” diyor Allahû Tealâ. Ve her cennet için ayrı bir rızası vardır Allahû Tealâ’nın, onu ifade ediyor. Ve buradaki takva Rabbinin Zat’ına ulaşma dileğinin bulunduğu 1. takva, başlangıç takvası. Ama burada o kişi evvelâ vereceğini verdiğine göre mürşidine ulaşmış, nefs tezkiyesine başlamış. Öyleyse 2. takvanın sahibi. Allah’a ruhunu ulaştırdığı zaman yeni bir rızaya daha ulaşacaktır kişi ve o kişi takva sahibidir, gideceği yer de cennettir.

Allah razı olsun.

Benzer konular