Konferansın başından beri sizden sevgi üzerine bilgiler alıyoruz. Sevginin İslâm dînindeki yeri nedir? Sevgi herşeyi düzeltir mi?

Anasayfa » Ana Sayfa » İslâm » Konferansın başından beri sizden sevgi üzerine bilgiler alıyoruz. Sevginin İslâm dînindeki yeri nedir? Sevgi herşeyi düzeltir mi?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Konferansın başından beri sizden sevgi üzerine bilgiler alıyoruz. Sevginin İslâm dînindeki yeri nedir? Sevgi herşeyi düzeltir mi?

Sevgili kardeşlerim! Sevgi, İslâm’ın temelidir. Sevgisiz bir İslâm yaşantısı hiç bir şekilde mümkün değildir ve sevginin hüviyeti kişinin zikir seviyesiyle alâkalı bir seyir takip eder. Bir insan daimî zikre ulaştığı zaman nefsinin kalbindeki bütün afetler yok olur. İşte o kişi afetlerin hepsinden temizlenmiş olan, nefsinin kalbi %100 nurlarla dolmuş olan birisidir.

Sevgili kardeşlerim! Allah ile olan ilişkilerinizde bileceksiniz ki; zikir seviyeniz sizin Allah’a yaklaşım sevginizin işaretçisidir. 24 saatlik bir zaman parçası içinde ne kadar zikrediyordunuz? İşte bu, sizin seviyenizi gösterir, Allah katındaki seviyenizi gösterir. Bugün İslâm âleminin çok büyük bir kısmı İslâmın 5 şartına endekslenmiştir. Namaz kılarlar, oruç tutarlar, zekât verirler, hacca giderler, kelime-i şahadet getirirler ve İslâm’ın bundan ibaret olduğunu zannederler. Biz onlara sormaz mıyız sevgili kardeşlerim; “İslâm ne demek?” İslâm “teslim olan” demek.

Siz Allah’a ulaşmayı dilediniz. Mürşidinize tâbî oldunuz. Bu tâbiiyet sizin ruhunuzun vücudunuzdan ayrılmasını mutlak olarak sağlar. İşte o vücudundan ayrılan ruhunuz sadece bu standart içinde ayrılabilir. Kim hacet namazını kılıp mürşidini Allah’tan sormuşsa, o mürşide ulaşıp tâbî olmuşsa ancak o kişi tâbiiyetiyle beraber ruhu vücudundan ayrılmış olan bir kişidir. Mutlaka o kişinin, Allah zikirlerini arttıracaktır ve Allah’a ulaştıracaktır. 7 tane gök katının aşılması, 7. gök katında 7 tane âlemden geçilmesi, oradan Sidretül Münteha’ya ulaşılması, oradan da ruhun Allah’a ulaşması birbirini takip eden olaylar dizisidir. Bütün insanlar için bu vetire mutlak olarak gereklidir. Hiç kimse mürşidine tâbî olmadan ruhu vücudundan ayrılmaz. Ayrılmazsa o kişi ermiş evliya olamaz. Ruhu asla Allah’a ulaşamaz.

Öyleyse sevgili kardeşlerimiz, herkes Allah’tan mürşidini hacet namazını kılıp sormak mecburiyetinde. Bu sual üzerinde Allahû Tealâ kimi gösterecekse, ona ulaşmak Allah’ın temel emridir. Allah’ın gösterdiği mürşid kimse, o mürşid o kişiyi Allah’a ulaştıracak olan zattır. Öyleyse herkes hacet namazını kılacak (mürşidlerine ulaşmamış olanlardan bahsediyoruz) ve Allah’tan mürşidini soracak, Allah’ın gösterdiği mürşide ulaşarak tâbî olacak. Tâbî olduğu anda da ruhu vücudundan ayrılarak Allah’a doğru yola çıkan kafileye katılacak ve kişi ondan sonra zikirlerini giderek arttırarak ruhunun da 1., 2., 3., 4., 5., 6., 7. gök katlarına çıkmasına, oradan da Allah’a ulaşmasına imkân hazırlayacaktır.

İşte sevgili kardeşlerim! Bütün insanlar için hayat budur. Dînsiz bir hayat hiç kimseyi mutluluğa ulaştıramaz. Dînin insanlara sağlayacağı mutluluk, artan zikirlere paralel olarak o kişinin nefsinin kalbindeki afetlerin azalmasıdır. Afetler azaldıkça, kişinin mutluluğunun artması söz konusudur. Öyleyse kimdir en mutlu insan? En mutlu insanlar daimî zikre ulaşanlardır. Ne yapmışlardır? Allah’a ulaşmayı dilemişlerdir. Mürşidlerini Allah’tan sormuşlardır. Allah’ın gösterdiği mürşide ulaşıp tâbî olmuşlardır. Sonra mürşidinin verdiği zikir sayısı gereğince zikirlerini arttırmışlar, arttırmışlar, arttırmışlar ve bir gün daimî zikre ulaşmışlardır. İşte onlar dünyadaki en mutlu insanlardır.

Allah razı olsun.

Benzer konular