Sürekli sevmekten bahsediyorsunuz. Bu neden bu kadar önemli, sevmenin arkasındaki sır nedir?

Anasayfa » Ana Sayfa » Sevgi » Sürekli sevmekten bahsediyorsunuz. Bu neden bu kadar önemli, sevmenin arkasındaki sır nedir?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Sürekli sevmekten bahsediyorsunuz. Bu neden bu kadar önemli, sevmenin arkasındaki sır nedir?

Sevmenin arkasındaki sır, mutluluktur sevgili kardeşlerim! Birbirine karşı düşmanlık duyan iki kişi, karşı taraftan negatif bir davranış biçimi kendisine ulaştığı için ona karşı, kendisi de negatif davranışlarda bulunmak ihtiyacını duyar. Bunu da gerçekleştirir. Ne olur? Bunun adı kötülüğe karşı kötülüktür. Ama eşyanın tabiatına uygun mudur? Evet. İnsan tabiatı bunu gerektirir. Kendisine kötü bir davranışta bulunulduğu takdirde, o da ona kötü davranmayı mutlak olarak ister.

İşte sevgili kardeşlerim, eğer Allah’ın sevdiği bir kişi olmak istiyorsak, o zaman bu istikamette kendimize fren yapmalıyız. Başkasının bize karşı yaptığı kötü davranışa biz en güzel davranışlarla cevap vermeliyiz. Bu kötü davranışlar hemen kaybolur mu? Kaybolmayabilir. Ama zaman içerisinde mutlaka kötü davranışlar iyiye dönecektir. Allah razı olsun.

Peki, neyi ifade eder bu? Allahû Tealâ’nın dizaynı açık ve kesindir sevgili kardeşlerimiz. Eğer biz başkalarına, iyi davrandıkları takdirde iyi davranıyorsak, kötü davrandıkları takdirde gene iyi davranıyorsak biz Allah’ın emrettiği standartlarda olan birisiyiz. İyiliğe iyilik, kötülüğe de iyilik…

Peki, birisi bize kötü davranıyor, ama biz de ona kötü davranıyoruz; bunun adı kısas. Buna hakkımız var mı? Evet, kısas diye bir şeye Allahû Tealâ hak veriyor. Ama güzel bir şey mi sevgili kardeşlerim. Kazandığınızı kaybetmiyor musunuz? Bir kişi size kötü davrandı, fenâ halde içerlediniz, kızdınız, öfkelendiniz. Gittiniz siz de ona aynı seviyede bir kötü davranışta bulundunuz. Netice ne oldu? Siz size kötülük yapıldığı zaman derecat kazandınız. Ama siz de ona veya başka birisine aynı kötülüğü yaptığınız takdirde siz de derecet kaybettiniz. Ama şimdi onun böyle bir hedefe muhatap olduğunu düşünelim. O ne düşünecek? “Tabiî,” diyecek, “ya tabiî böyle olacak. Ben ona kötü davrandım. O bana kötü davranmadığı halde ben ona kötü davrandım. Ve o da bunun intikamını aldı. Onun da bana kötü davranma hakkı var. Kötü davrandı. Ne oldu? Ben ona kötü davrandım, derecat kaybettim. O derecat kazandı. Şimdi o derecat kaybetti. Ben derecat kazandım. Sonuç ne? Sıfıra sıfır elde var sıfır. Ne ka(dar) köfte o ka(dar) ekmek. Ne kadar derecat kazandıysam, hepsini kaybettim.” diyor.

Sevgili kardeşlerim! Niçin öyle? İnsan dilediğini yapar. Dilediğini yapmak isterse yapar. Ama Allahû Tealâ’nın kanunları var. O kanunlara uygun olarak yapması lâzım. Yoksa her başka birisi, ‘kendisine kötü davrandı’ diye, onlara kötü davranmayı usûl haline getiren kişi her seferinde kazandığını kaybeder. Kazandığı neydi? Başkasının kendisine kötü davranması itibariyle o kişi derecat kaybetmişti, kendisine kötü davranan. Kötü davranılan ise derecat kazanmıştı. Sonra ne yaptı? İntikam aldı. İntikam alınca derecat kaybetti. Öteki kişi de onun kaybettiği derecatı kazandı. Ne oldu şimdi? Taraflardan biri diğerine karşı kötü davrandı, derecat kaybetti. Diğeri derecat kazandı. Fakat ikinci faktör; diğerinin de harekete geçişi ve ona kendisine kötülük yapana kötü davranması, neticede de kaybetmesi… Kendisine kötülük yapılan kişi de tabiatıyla kazanır.

Ne oldu? İki kişi var:

1- Biri ikinciye kötü davrandı; derecat kaybetti. Kötü davranılan kişi ise derecat kazandı.
2- Kötü davranılan kişi derecat kaybetti, diğeri de derecatı kazandı.

Ne oldu? Netice ‘sıfıra sıfır; elde var sıfır.’ ‘A’ kadar derecat kazanan kişi, ‘A’ kadar derecat kaybetti. ‘B’ kadar derecat kaybeden kişi, ‘B’ kadar derecat kazandı. Ne oldu? Allahû Tealâ dizaynı gerçek anlamda insanları hedefe ulaştıracak bir hüviyete getirdi. Her şey en güzel şekilde sonuçlanıyor sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ’nın Allah yolundaki tatbikatı; insanları daha güzele, daha güzele sevk etmek, daha üst kat derecelere onları ulaştırmak, daha üst kat cennetlere onların gitmesini sağlamak. Allahû Tealâ’nın kanunları, Tevrat’ta da İncil’de de Kur'ân-ı Kerim’de de bu standardı taşıyor.

Sevgili kardeşlerim! Hepimiz için Allahû Tealâ’nın emirleri var. Bu emirleri yaptığımız takdirde mutlu olduğumuzu görürüz, yaşarız. Allah’ın emirleri yerine, nefsimizin afetlerinin bizi göndermek istediği hedeflere gittiğimizde başkalarına kötü davranışlarda bulunuruz. O zaman biz derecat kaybedenlerden oluruz.

Sevgili kardeşlerim! Ne kadar yaşarsınız bu dünyada? 100 sene yaşayın,  150 sene yaşayın. O ölümünüzden sonra sonsuza kadar yaşayacaksınız. Neden bu yaşantı cehennem olsun sevgili kardeşlerim? Hepinize bizim naçizane tavsiyemiz; başka insanları kıracak, onları mutsuz edecek davranışlarda bulunmayın sevgili kardeşlerim! Tam aksine onları sevindirecek olan, onları mutlu edecek olan davranışlarla onlara ulaşın. Sizi seveceklerdir. Sizinle mutlu olacaklardır. Bu mutluluğu oluşturan siz olduğunuz için o kişi mutlu olurken, siz derecat kazanacaksınız. Ya aksini yaparsanız? Başkalarına kötülük ederseniz, her yaptığınız kötülükte mutlaka derecat kaybedersiniz. Ve sonuç? Kaybettiğiniz dereceler kazandığınızdan fazlaysa gideceğiniz yer cennet olamaz sevgili kardeşlerim!

Allahû Tealâ’nın dizaynı, haklılığa en güzel şekilde cevap veren, haksızlığı cezasız bırakmayan bir özellik taşır. Onun için kim Allah’ın emrilerini yerine getirmek yerine, insanlara kötü davranışlarda bulunuyorsa, onun kaybettiği dereceler kazandığı derecelerden fazlaysa gideceği yer cennet olamaz sevgili kardeşlerim! Hepiniz bu büyük hakikati düşünün. Hedefiniz öyle bir şey olmalı ki; başka insanlara sadece mutluluk versin. Ve onlar o mutluluğu yaşarken, siz de derecat kazanın. Allahû Tealâ hepiniz için bu hedefleri ortaya koymuş sevgili kardeşlerimiz!

* “Seviniz.” diyor.
* “Sevdiriniz.” diyor.
* “Nefret etmeyiniz.” diyor.
* “Nefret ettirmeyiniz.” diyor.

Benzer konular