Mürşide tâbiiyet farzdır. Çünkü tâbiiyet söz konusu olmazsa, o kişinin Allahû Tealâ’nın emrettiği ‘ermiş evliya’ olması hiçbir şekilde mümkün olmaz. Mutlaka herkes mürşidini Allah’tan soracak, Allah’ın kendisine gösterdiği mürşide ulaşacak, el öpecek; boy abdesti alacak, tövbe edecek, el öpecek ve böylece onun ruhu, vücudundan ayrılarak Allah’a doğru o sırada yolda olan kafileye o da katılacak ve Allah’ın Zat’ına ulaşacak.
İşte ‘ermiş evliya’ demek, ‘ruhu vücudundan ayrılarak Allah’ın Zat’ına ulaşmış kişi’ demek. Herkes ermiş evliya olamaz. Ermiş evliya olması için mutlaka Allah’tan mürşidini kendisi soracak. Ve bunu boy abdesti alarak, hacet namazını kılarak yapmak mecburiyetinde. Allahû Tealâ’nın gösterdiği güne kadar, bu konuda da tekrar tekrar Allah’a müracaatı söz konusu olacak. İnsanlar var; bir defada Allahû Tealâ onlara mürşidini gösteriyor. İnsanlar var; bunu 10 defaya, belki daha öteye kadar çıkardıktan sonra Allahû Tealâ gösteriyor. Burada Allahû Tealâ’nın neyi murad ettiğini kesin olarak tahmin etmek söz konusu değil. Allahû Tealâ, Allah’ın bakış açısıyla insanlara bakarak, onların neye, ne kadar ihtiyacı olduğunu en iyi bilendir. Ve bunun gereklerini de mürşidlerine yaptırandır.
Allah razı olsun.