Sevgili kardeşlerim! Kur’ân-ı Kerim’in doğru  anlaşılmasında en büyük rolü mürşid oynar. Neden? Çünkü irşad makamının  sahibi, Allahû Tealâ tarafından kendisine bu makam verilmişse o,  Allah’ın en yakınlarından biridir. Her an Allah’a sormak imkânının ve  aynı zamanda yetkisinin sahibidir. Böyle olunca ne olur? Böyle olunca  problemler kalkar. Çünkü kişinin yapacağı şey sadece Allahû Tealâ’dan  sormaktır: Hangi olay karşısında ne yapması lâzım? Olayların çeşidi ne  olursa olsun, Allahû Tealâ hepsinin üstesinden gelecek olan imkânların  her zaman sahibidir. Allahû Tealâ’dan hedef tayini isteyen, yapılması  lâzımgelen şeyleri Allah’tan soran insanlar O’ndan cevabı alırlar ve  gerekeni derhal ifa ederler, yerine getirirler. Onlar dünyadaki en mutlu  insanlardır. Neden? Çünkü Allah ile her an konuşmak imkânının  sahibidirler. Çünkü Allahû Tealâ bilinmeyenleri, insanlar tarafından  bilinmeyenleri de bilendir. Bütün dertlerin çaresi Allah’ta mevcuttur.  Ama kim ne kadarına lâyıksa Allahû Tealâ onlara o kadar verir. Peki,  Allah’ın dostları hastalanmazlar mı? Hastalanırlar. Onlar da başkaları  gibi hastalanırlar. Ama Allahû Tealâ onları özel şekilde korur. Onlar  hastayken de mutluluklarını devam ettirebilenlerdir. 
Sevgili  kardeşlerim! Herkes için yapılması lâzımgelen şey başka insanları,  etrafınızdaki herkesi mutlu etmeye çalışmaktır. İşte böyle bir dizayn  büyük ölçüde hedefine ulaşır. Yani insan başka insanları büyük ölçüde  mutlu edebilir. 
Sevgili kardeşlerim! Bir  tarafta nefret etmek var; nefsin belki en büyük afeti. Bir tarafta  sevmek var; ruhun en büyük hasleti. Öyleyse hepimiz ruhumuzun bu sevmek  hasletini en büyük boyutlara taşımalıyız. İnsanları çok sevmeliyiz. Çok  sevmeliyiz ki; onları mutlu edelim ve kanunun gereği olarak, Allah’ın  koyduğu kanunun gereği olarak her birine verdiğimiz mutluluğun aynını  biz de yaşayalım. Öyleyse ne kadar çok insana mutluluk verebiliyorsak,  onların toplamı kadar mutluluğu yaşayan biz oluruz sevgili kardeşlerim!  Bu Allahû Tealâ’nın çok büyük bir ni’metidir. Bütün insanlar için  geçerlidir. Allahû Tealâ’nın bu konudaki dizaynı hepimiz için bir açık  kapıdır: Mutluluk kapısı… Allahû Tealâ istiyor ki; mutlu olun. En kolay  yolu başkalarını mutlu ederek mutlu olmaktır. Ne kadar köfte o kadar  ekmek! Etrafınızdaki insanlara ne kadar çok mutluluk ulaştırabilirseniz,  onların hepsine birden verdiğiniz mutluluğun aynını siz de  yaşayacağınız cihetle, her birinin yaşayacağı mutluluğun belki 20  katını, belki 30 katını siz yaşarsınız. Bu, her an beraber olduğunuz  insanlara bağlıdır. 
Sevgili kardeşlerim!  Ne kaybederiz? Başka insanların mutluluğuna kendimizi adasak, hep onları  mutlu etmek için çalışsak, bu hedefe dayalı olarak büyük bir gayretin  sahibi olsak sonuçta hep kazanan biz oluruz. Mademki her birine  verdiğimiz mutluluğun aynını Allahû Tealâ bize de yaşatıyor, öyleyse ne  kadar çok insana mutluluk ulaştırabilirsek o kadar çok mutlu biz oluruz.  Demek ki, ipler başkalarının elinde değil, ipler bizim elimizde. 
İşte  nefsimizin kıskançlık afeti, kibir afeti, öfke afeti ve başka afetlerin  de bu istikamette tesir sahasını oluşturması bizi devamlı huzursuz  eder. Başkasını üzecek bir davranışta bulunduğumuz zaman o kişi üzülür.  Ama Allahû Tealâ buna biz sebebiyet verdiğimiz için bize de üzüntü  verir. Biz de üzülürüz. O yanlışı yaptığımız için, o kardeşimizin  kalbini kırdığımız için biz de üzülürüz. Peki, kolayı var mı? Tabiî var.  Eğer başkalarını huzursuz edecek olan davranışlardan kendimizi  koruyabilirsek, o zaman hep kazanırız. Mümkün mü? Neden denemiyorsunuz  sevgili kardeşlerim? Deneyin ve mümkün olduğunu siz de görün. Yeter ki  Allah’a verdiğiniz sözü yani; “Ben başkalarını mutlu edeceğim. Onlar da  beni mutlu etsinler.” tarzında verdiğiniz sözü Allahû Tealâ sizden  bekler. Onu tatbik etmenizi bekler. Onu en güzele ulaştırmanızı bekler  ve mutluluk hepiniz için herkese ulaştırılması lâzımgelen ama asıl sizi  mutlu edecek olan bir hüviyet taşır. Çünkü siz ne kadar çok insana, ne  kadar çok mutluluk verebilirseniz onların toplamı kadar mutluluğu siz  yaşarsınız; bu sizin tatbikatınız. Bir de karşı taraftan alacağınız  cevaplar var. Kime mutluluk verirseniz ondan size mutluluk cevabı gelir.  O da sizi mutlu etmeye çalışır. Kime huzursuzluk verirseniz, kimin  kalbini kırarsanız, kimi kızdırırsanız onlar da size aynı şekilde  davranacaklardır. O zaman kötü davranan kötü bir davranışla muhatap  olur. Güzel davranan güzel bir davranışa muhatap olur. 
Öyleyse  sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ’nın mutluluk ilacı başkalarını mutlu  etmektir. Ne kadar köfte o kadar ekmek! ‘A’ya ne kadar mutluluk  verebilirseniz aynı mutluluğu siz de yaşarsınız. Ama siz ‘B’ye de  mutluluk vermek imkânının sahibisiniz. ‘C’ye de mutluluk vermek  imkânının sahibisiniz. ‘D’ye de mutluluk vermek imkânının sahibisiniz. 
Öyleyse  hepinize kapılar ardına kadar açık sevgili kardeşlerim! Mutlu olmak  başkalarının elinde değil, mutlu olmak sizin elinizde. Bir insanı mutlu  etmek için ona bir hediye götürdünüz. İşte o kişi mutlu oldu. O kadarla  kaldı mı? Hayır, kalmadı. Çünkü onun mutlu olduğunu gördüğünüz zaman  asıl siz mutlu olursunuz. “Ne iyi etmişim de gelmişim. Bu kardeşimize  ihtiyacı olan bu hediyeyi almışım. Ne kadar sevindiği gözlerinden belli  değil mi?” diye düşündüğünüzde, onun sevinmesi sizi de sevindirecektir.  Herşey en güzel şeklini alacaktır. 
Öyleyse  sevgili kardeşlerim! Sevelim ki; sevilelim. Ancak sevenler sevilir ve  eşyanın tabiatına uygun olarak ikinci sonuç da gerçekleşir. Nefret  edenlerden de nefret edilir. 
Allah razı olsun.