Yûnus 25 ve 26’daki selam yurduyla, En’âm 127, Meryem 61-62-63, Vakıa 25-26, Yâsîn 58’deki âyetlerin bir ilişkisi var mıdır?

Anasayfa » Ana Sayfa » Teslim Yurdu » Yûnus 25 ve 26’daki selam yurduyla, En’âm 127, Meryem 61-62-63, Vakıa 25-26, Yâsîn 58’deki âyetlerin bir ilişkisi var mıdır?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Yûnus 25 ve 26’daki selam yurduyla, En’âm 127, Meryem 61-62-63, Vakıa 25-26, Yâsîn 58’deki âyetlerin bir ilişkisi var mıdır?

Gelin beraberce bakalım, var mı yok mu? Yûnus 25 ve 26:

10/YÛNUS-25: Vallâhu yed'û ilâ dâris selâm(selâmi), ve yehdî men yeşâu ilâ sırâtin mustekîm(mustekîmin).
Ve Allah, teslim (selâm) yurduna davet eder ve (teslim yurduna, Zat'ına ulaştırmayı) dilediği kimseyi, Sıratı Mustakîm'e ulaştırır.


vallâhu yed'û ilâ dâris selâm (selâmi): Ve Allah, teslim (selâm) yurduna davet eder.
ve yehdî men yeşâu ilâ sırâtin mustekîm (mustekîmin): Ve dilediği kişiyi, Sıratı Mustakîm’e ulaştırır.

Burada Allahû Tealâ’nın dâris selâm dediği, selam yurdu dediği; hedeftir. Yani ruhumuzun ölmeden evvel Allah’a ulaşmasıdır. Selam yurdu, teslim yurdu orada, Allah’ın Zat’ıdır. Nereden biliyoruz? Çünkü Nisâ-175’te Allahû Tealâ buyuruyor ki:

4/NİSÂ-175: Fe emmâllezîne âmenû billâhi va’tesamû bihî fe se yudhıluhum fî rahmetin minhu ve fadlın ve yehdîhim ileyhi sırâtan mustekîmâ (mustekîmen).
Böylece Allah'a âmenû olanları (ölmeden önce ruhunu Allah'a ulaştırmayı dileyenleri) ve O'na (Allah'a) sarılanları ise, (Allah) Kendinden bir rahmetin ve fazlın içine koyacak ve onları, Kendisine ulaştıran "Sıratı Mustakîm"e hidayet edecektir (ulaştıracaktır).


Kim Allah’a ulaşmayı ve Allah’a sarılmayı (yani Allah’ın Zat’ında  yok olmayı) dilerse, Allah onları rahmetin ve fazlın içine koyar ve onları Kendisine ulaştıran Sıratı Mustakîm’e ulaştırır. Allah’a ulaşmayı dileyen kişiyi Allah, Kendisine ulaştıran Sıratı Mustakîm’e ulaştırır. Burada da Allahû Tealâ: “Kim selam yurduna ulaşmayı dilerse Allah onları Sıratı Mustakîm’e ulaştırır.” diyor. Sıratı Mustakîm de Allah’ın Zat’ına ulaştırmak olduğu için buradaki selam yurdu aslında teslim yurdu olan Allah’ın Zat’ıdır.

Yûnus 26:

10/YÛNUS-26: Lillezîne ahsenûl husnâ ve zîyâdetun, ve lâ yerheku vucûhehum katerun ve lâ zilletun, ulâike ashâbul cenneti, hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Onlar için Ahsenül hüsna (Allah'ın Zat'ına ulaşmak) ve ziyadesi (daha fazlası, Allah'ın cemalini görmek) vardır. Onların yüzlerini bir keder kaplamaz ve bir zillet (küçük düşme, hakirlik) yoktur. İşte onlar, cennet halkıdır. Onlar, orada devamlı kalanlardır.


lillezîne ahsenûl husnâ ve zîyâdeh (zîyâdetun): Onlar için Ahsenül hüsna (Allah'ın Zat'ı) var yani güzellerin güzeli Allah'ın Zat'ına ulaşmak. Ve ziyadesi; Allah'ın Zat'ını görmek.
ve lâ yerheku vucûhehum katerun ve lâ zilleh (zilletun): Onların yüzlerini bir keder kaplamaz ve bir zillet yoktur.
ulâike ashâbul cenneh (cenneti): İşte onlar, cennet halkıdır.
hum fîhâ hâlidûn (hâlidûne): Onlar, orada devamlı kalanlardır.

Allah’ın burada Yunus-25 ve 26’daki selam yurdu dediği, Allah’ın Zat’ıdır. Yunus-26’da Allah’ın Zat’ına ulaşma ve görme iki ayrı hüviyettedir. Birisi ‘Ahsenül hüsna’ diğeri ‘ziyade’ kelimesiyle anlatılmıştır.

En'âm 127:

6/EN'ÂM-127: Lehum dârus selâmi inde rabbihim ve huve veliyyuhum bimâ kânû ya’melûn(ya’melûne).
Rab’lerinin katında onlar için selâm yurdu (teslim yurdu) vardır. Yapmış olduklarından dolayı, O (Allah), onların dostudur.


Burada En’âm-127’deki selam yurdu için dikkat edin: “Rab’lerinin katında” diyor Allahû Tealâ. Bu selam yurdu Allah’ın huzur namazının kılındığı katındaki tahtlardır. Allah’ın Zat’ı değildir.

Buradaki dârus selâmi inde rabbihim: Rab’lerinin indinde, Rab’lerinin huzurunda, Rab’lerinin katındaki bir selâm yurdu. Bunlar, görenler bilirler altın tahtlardır.

Meryem 61:

19/MERYEM-61: Cennâti adninilletî vaader rahmânu ibâdehu bil gayb(gaybi), innehu kâne va’duhu me’tiyyâ(me’tiyyen).
Adn cennetleri ki onları, Rahmân, kullarına gıyaben vaadetti. Muhakkak ki o (adn cennetleri), O’nun (Allah’ın) vaadidir, yerine gelecektir.


Meryem-61’de Adn cennetlerinden bahsediyor Allahû Tealâ. Adn cennetine gidebilenler iradelerini de Allah’a teslim edebilenlerdir.

Meryem 62:

19/MERYEM-62: Lâ yesmeûne fîhâ lagven illâ selâmâ(selâmen), ve lehum rızkuhum fîhâ bukraten ve aşiyyâ(aşiyyen).
Orada boş söz işitilmez, sadece “selâm.” Ve orada, onların sabah ve akşam rızıkları vardır.


lâ yesmeûne fîhâ lagven illâ selâmâ (selâmen): Orada boş söz işitilmez, sadece "selâm" denir.
ve lehum rızkuhum fîhâ bukreten ve aşiyyâ (aşiyyen): Ve onların rızkı vardır, sabah ve akşam.

Meryem 63:

19/MERYEM-63: Tilkel cennetulletî nûrisu min ibâdinâ men kâne takıyyâ(takıyyen).
Kullarımızdan takva sahibi olanları, varis kıldığımız cennet işte budur.


Takva; bi hakkın takva, Adn cennetleri.

56/VÂKIA-25: Lâ yesmeûne fîhâ lagven ve lâ te’sîmâ(te’sîmen).
Orada boş bir söz işitmezler ve günaha girmezler.


Vâkıa 26:

56/VÂKIA-26: İllâ kîlen selâmen selâmâ(selâmen).
Sadece selâm, selâm sözü söylenir.


Yâsîn 58:

36/YÂSÎN-58: Selâmun kavlen min rabbin rahîm(rahîmin).
Rahîm olan Rab’ten "selâm" sözü (vardır).


"Yûnus 25-26’daki selam yurduyla En’am-127’deki selam yurdu arasında bir ilişki var mıdır?" diyor.

Yûnus-25 ve 26’daki selam yurdu: Allah’ın Zat’ıdır. En’âm-127’deki selam yurdu: Allah’ın katındaki altın tahtlardır.

Meryem 61-62-63’te Allahû Tealâ, cennette olanlardan bahsediyor.

Vâkıa 25-26, gene cennetteki bir dizaynı içeriyor.

Yâsîn-58, Allah’ın katından, Rahîm olan Rab’den bir selâm ifadesi geçiyor.

Görülüyor ki;

Yûnus 25 ve 26, Allah’ın Zat’ıyla alakalı bir selâm yurdu, teslim yurdu.
En’am-127, İndi İlâhi’de o kişinin ruhu Allah’a ulaştıktan sonra kendisine verilen bir tahtı ifade ediyor.
Meryem 61-62-63, cennetlerden bahsediyor.
Vâkıa 25 ve 26, gene cennetten bahsediyor.
Yâsîn-58’de “Rahîm olan Rab’ten selâm sözü vardır” ifadesi gene bir cennet işareti.

Benzer konular