Ben sadece Kur’ân’a inanıyorum. Hadîs ve mürşid, tarikat, mezhep kabul etmem. Doğru mu?

Anasayfa » Ana Sayfa » Mürşid » Ben sadece Kur’ân’a inanıyorum. Hadîs ve mürşid, tarikat, mezhep kabul etmem. Doğru mu?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Ben sadece Kur’ân’a inanıyorum. Hadîs ve mürşid, tarikat, mezhep kabul etmem. Doğru mu?

Kur’ân; bütün ilimlerin temelidir. Kur’ân aslî unsurları gösterir. Tarikatlar da Kur’ân’ın emridir. Her bir yol, Allah'a ulaştıran her bir yol mukaddestir. O yolun ulaştığı yer mutlaka Sıratı Mustakîm’dir. Bütün tarikatlar, Sıratı Mustakîm’e ulaştırır. Sıratı Mustakîm de Allah’a ulaştırır.

Kur’ân’a inanan kişi, zaten hadîsleri Kur’ân’la karşılaştıran ve Kur’ân’daki esasa uyuyorsa bütün hadîsleri kabul eden birisidir. Kur’ân’a aykırı olan hadîsleri kabul etmek kimsenin haddî değildir. Bu çok yanlış bir olaydır ve insanı küfre götürür. Hadîsler; Kur’ân’a uygun olan hadîsler mevzu hadîs değildir, uydurma hadîs değildir. Onlar geçerlidir. Onun dışındaki hadîsler, Kur’ân’a ters düşen hadîslerin hiçbirisi geçerli değildir. Hadîs değildir zaten onlar uydurmadır.  

Ve “Mürşid kabul etmem.” diyen kişinin söylediği şey yanlıştır. Allahû Tealâ mürşide tâbî olmayı açık bir şekilde emrediyor Mâide-35’te. Diyor ki:

5/MÂİDE-35: Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne).
Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler); Allah’a karşı takva sahibi olun ve O’na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O’nun yolunda cihad edin. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.


“yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete: Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler)! Allah'a sizi ulaştıracak olan mürşidi Allah'tan isteyin.” diyor Allahû Tealâ.
 
Herkesin, Allah'a ulaşmayı diledikten sonra mürşidini Allah'tan sorması Kur’ân’da farz kılınmış. Öyleyse inanmazsa olmaz. Ona inanmak mecburiyetinde.

“Tarikat kabul etmem.” diyor kişi. Tarikat Kur’ân’ın temel emri. Allahû Tealâ 7 safha ve 4 tane teslim emrediyor. Sıratı Mustakîm’i aşıp ruhumuzun Allah'a ulaşmasını mutlaka emrediyor. E böyle bir şey de ancak bir mürşide tâbî olmakla mümkün! Tâbiiyet sırasında ruh vücuttan ayrılıp Allah'a doğru yola çıkar. 22. basamakta da Allah'ın Zat’ında (Allah'a ulaşıp) Allah'ın Zat’ında yok olur.

Öyleyse bir mürşide bağlı olmadan tâbî olmadan ruhun vücuttan ayrılması mümkün değildir. Mademki vuslat emrolunmuş, Allahû Tealâ tarafından defaatle üzerimize farz kılınmış. O zaman tarikatı kabul etmeden bu hedeflere ulaşmak mümkün olmadığına göre tarikatı kabul etmemek, Kur’ân’ı kabul etmemektir.

“Mezhep kabul etmem.” diyen kişi için bir doğru nokta düşünülebilir. Çünkü mezhepler, bütün mezheplerde Kur’ân’ın bir kısmının devre dışı kaldığı kesindir. Öyleyse yakın gelecekte mezhepler ayrımı sona erecektir. Her mezhepteki Kur’ân’a göre fazlalıklar tatbikattan çıkarılacak ve Kur’ân’a göre her mezhepteki eksiklikler de mutlaka yerlerine oturtulacaktır. Öyleyse Kur’ân, mezhep ve tarikat birbirinin aynıdır. Kur’ân 7 safha ve 4 teslim içerir. Bütün tarikatlarda da ruhun, vechin, nefsin ve iradenin Allah'a teslimi farzdır. Bütün tarikatlar bunu gerçekleştirmek üzere kurulmuştur. Hepsi de Kur’ân hakikatlerine uygundur. Hiçbir tarikat Kur’ân hakikatlerinin dışında değildir. Hak tarikatların hepsi Kur’ân ile at başı yürürler.

Benzer konular