Kur’ân; bütün ilimlerin temelidir. Kur’ân aslî unsurları gösterir. Tarikatlar da Kur’ân’ın emridir. Her bir yol, Allah'a ulaştıran her bir yol mukaddestir. O yolun ulaştığı yer mutlaka Sıratı Mustakîm’dir. Bütün tarikatlar, Sıratı Mustakîm’e ulaştırır. Sıratı Mustakîm de Allah’a ulaştırır.
Kur’ân’a inanan kişi, zaten hadîsleri Kur’ân’la karşılaştıran ve Kur’ân’daki esasa uyuyorsa bütün hadîsleri kabul eden birisidir. Kur’ân’a aykırı olan hadîsleri kabul etmek kimsenin haddî değildir. Bu çok yanlış bir olaydır ve insanı küfre götürür. Hadîsler; Kur’ân’a uygun olan hadîsler mevzu hadîs değildir, uydurma hadîs değildir. Onlar geçerlidir. Onun dışındaki hadîsler, Kur’ân’a ters düşen hadîslerin hiçbirisi geçerli değildir. Hadîs değildir zaten onlar uydurmadır.
Ve “Mürşid kabul etmem.” diyen kişinin söylediği şey yanlıştır. Allahû Tealâ mürşide tâbî olmayı açık bir şekilde emrediyor Mâide-35’te. Diyor ki:
“Mezhep kabul etmem.” diyen kişi için bir doğru nokta düşünülebilir. Çünkü mezhepler, bütün mezheplerde Kur’ân’ın bir kısmının devre dışı kaldığı kesindir. Öyleyse yakın gelecekte mezhepler ayrımı sona erecektir. Her mezhepteki Kur’ân’a göre fazlalıklar tatbikattan çıkarılacak ve Kur’ân’a göre her mezhepteki eksiklikler de mutlaka yerlerine oturtulacaktır. Öyleyse Kur’ân, mezhep ve tarikat birbirinin aynıdır. Kur’ân 7 safha ve 4 teslim içerir. Bütün tarikatlarda da ruhun, vechin, nefsin ve iradenin Allah'a teslimi farzdır. Bütün tarikatlar bunu gerçekleştirmek üzere kurulmuştur. Hepsi de Kur’ân hakikatlerine uygundur. Hiçbir tarikat Kur’ân hakikatlerinin dışında değildir. Hak tarikatların hepsi Kur’ân ile at başı yürürler.