Kurân-ı Kerim’i yaşamak için mutlaka bir mürşide mi tâbî olmamız gerekiyor? Dîni yaşamada mürşidin yeri nedir? Açıklar mısınız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Mürşid » Kurân-ı Kerim’i yaşamak için mutlaka bir mürşide mi tâbî olmamız gerekiyor? Dîni yaşamada mürşidin yeri nedir? Açıklar mısınız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Kurân-ı Kerim’i yaşamak için mutlaka bir mürşide mi tâbî olmamız gerekiyor? Dîni yaşamada mürşidin yeri nedir? Açıklar mısınız?

Bir insan eğer Allah’tan mürşidini sormaz ve o mürşide tâbî olmaz ise hidayete eremez sevgili kardeşlerim! Bir insanın ruhunu Allah’a ulaştırmasına hidayetin 1. kısmı diyoruz.
 
* Ruhun hidayeti
* Sonra fizik bedenin hidayeti geliyor sonra
* Sonra nefsin hidayeti geliyor sonra da
* Sonra da iradenin hidayeti geliyor.

Hepsi hidayetlerin ayrı ayrı kademeleri.

Sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ ne istiyor bizden? Allah’ın istediği tek şey, biz insanların mutlu olmasıdır. Başka bir yoldan, bu hedefe ulaşmak da mümkün değil! Bir insanın mutlu olabilmesi için nefsinin kalbindeki afetlerden temizlenmesi temel şarttır. Böyle bir şey için de o kişinin hacet namazını kılması, mürşidini Allah’tan sorması ve Allah’ın gösterdiği mürşide veya kendi bulunduğu yerde o mürşidin bir vekili varsa, ona ulaşarak tâbî olması hedefe ulaşmasının temel şartıdır. Böyle bir olayın tahakkuku sevgili kardeşlerim, bütün insanlar için Allahû Tealâ tarafından  gerçekleştirilir. Allahû Tealâ’nın sözü var:
 
“Kim Bana ulaşmayı dilerse Ben onu Kendime ulaştırırım.” buyuruyor Allahû Tealâ.

42/ŞÛRÂ-13: Şeraa lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrakû fîhi, kebure alâl muşrikîne mâ ted’ûhum ileyhi, allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).


Öyleyse kim ruhunu dünya hayatını yaşarken Allah’a ulaştırmayı dilerse, Allahû Tealâ o kişinin ruhunu Kendisine ulaştırır yani o kişiyi hidayete erdirir. Ruhun Allah’a ulaşması, kişinin ruh açısından hidayete ermesidir. Sonra fizik bedenin teslimi gelir, fizik bedenin hidayeti, sonra nefsin teslimi gelir, nefsin hidayeti, en sonra da iradenin hidayeti gelir ve hepsi birer birer Allah’a teslim olur.

İşte dînimize İslâm dîni denmesinin sebebi budur.
 
* Ruhun teslimi,
* Fizik bedenin teslimi,
* Nefsin teslimi ve
* İradenin teslimi 4 tane teslim kademesini içeriyor ki; Allahû Tealâ hepsini de farz kılmış.

Peki, bir insan bunları gerçekleştirmezse ruhunu, vechini, nefsini ve iradesini gerçekleştirmezse cehenneme mi gider? Hayır, sevgili kardeşlerim! Sakın böyle bir yanlışı düşünmeyin! Bir insan Allah’a ulaşmayı dilediği an 1. kat cennetin sahibidir. Böyle bir şeyi gerçekten dilemişse Allahû Tealâ ona mutlaka mürşid sevgisi verecektir. Tâbiiyetini gerçekleştirecektir; isteyerek, severek. Çünkü Allahû Tealâ o sevgiyi ona mutlaka verecektir. Mürşidine tâbî olduğu zaman 2. kat cennetin sahibidir ve ruhu vücudunu terk edip, Allah’a doğru yola çıkacaktır. Bu kişinin ruhu 7-8 aylık bir zaman devresinde Alah’ın Zat’ına ulaşır. Ulaşırsa ne olur? Kişi ermiş evliya olur.

Nereye ermiş? Allah’a ermiş.
Nesi ermiş? Ruhu ermiş. Ruhu dünya hayatını yaşarken vücudundan ayrılarak Allah’a ulaşmış ve Allah’a teslim olmuş.

İşte bu sebeple “İslâm” kelimesi oluşuyor. Ruh Allah’a teslim oluyor. Bu ilk teslimdir. Allah’a ulaşmayı dilemeden, hiç kimse ruhunu Allah’a teslim edemez. Ruh; 1. teslimdir. Sonra fizik bedenin teslimi gelir. Sonra daimi zikre ulaşır kişi, nefsin teslimi gelir. Sonra iradenin teslimi gelir. “Ruhun, vechin yani fizik vücudun, nefsin ve iradenin teslimi” olarak biz insanlar 4 tane teslimi gerçekleştirmekle mükellef kılınmışızdır.
Bunları gerçekleştirmezsek cehenneme mi gireriz? Hayır!

* Daha Allah’a ulaşmayı bir kişi dilerse, dilediği anda 1. kat cennet ona açılır.
* Sonra bu kişi mürşidine tâbî olacaktır; 2. kat cennetin sahibi olur.
* Ve ruhu vücudundan ayrılarak Allah’a ulaşacaktır; 3. kat cennetin sahibi olur.
* Fizik vücudunu teslim eder; 4. kat cennetin sahibi olur.  
* Nefsini teslim eder; 5. kat cennetin sahibi olur.
* Muhlis olur; 6. kat cennetin sahibi olur.
* İradesini Allah’a teslim eder; 7. kat cennetin de sahibi olur.

Cennetler 7 tane safha içerir ve 7 tane cennet herkes için kapılarını açar.

Sevgili kardeşlerim! Bütün insanlar için mutluluk, dînsiz bir hüviyetle hiçbir şekilde gerçekleşemez. Dînsiz bir insan mutluluğu yaşayamaz. Onunki mutluluk değildir, olaylar karşısında üzülmek de sevinmek de o kişi için vardır. Ama kesintisiz bir mutluluğa, o, öyle bir insan hiçbir zaman ulaşamaz. Allah’sız bir mutluluğa insanın ulaşması mümkün değildir. Nasıl bir mutluluğa? Kesintisiz bir mutluluğa…

Bazı olaylar vardır ki; insanları sevindirir, bazı olaylar vardır ki; insanı üzer. Bu herkesin harcıdır. Herkes böyle olaylarda sevinir veya üzülür. Ama Allah yolunda yol almış olan bir kişi, nefsinin kalbindeki afetleri temizlemişse bu kişi bütün şartlarda mutluluğu yaşayacaktır.

Allah razı olsun.

Benzer konular