14 asır önce Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in önderliğinde yaşanan mutluluk bugün neden yaşanmıyor?

İnsanlar çoktan Allah’ın yollarını unutmuşlar. Kendilerini onun dışına atmışlar. Ve Allah’ın yolunda olmak yerine boşlukta kalmayı tercih etmişler. Bu böyle olan insanların Allah'a ulaşmayı dilemesi söz konusu değil. Ve ne yazık ki bir İslâm âleminde meselâ Türkiye de İslâm’ı yaşadığını zanneden insanlar, “İslâm’ın şartı 5’tir.” diyorlar. 5:

1- Namaz kılmak,
2- Oruç tutmak,
3- Zekât vermek,
4- Hacca gitmek,
5- Kelime-i şahadet getirmek.

Sevgili kardeşlerim, bu 5 şart var, tamam. Namaz kılmak da oruç tutmak da zekât vermek de hacca gitmek de kelime-i şahadet getirmek de ama hani İslâm olmak? Hani ruhu, fizik vücudu, nefsi, iradeyi Allah’a teslim etmek nerede? Bu namaz kılan, oruç tutan, zekât veren, hacca giden, kelime-i şahadet getiren bir adam bunların hiç birini, bu söylediğimiz esas konuyu gerçekleştirememiştir. Tamam namaz kılmak da farzdır, oruç tutmak da zekât vermek de hacca gitmek de kelime-i şahadet getirmek de. Ama İslâm olmak da farzdır. İslâm olmak;

* Ruhu Allah’a ulaştırarak ruhu Allah’a teslim etmek.
* Sonra fizik bedeni teslim etmek.
* Sonra nefsi teslim etmek.
* Sonra iradeyi teslim etmek.

Hepsi teslimlerdir. Hepsi de farzdır. Peki, bunların hepsini gerçekleştiremezsek cehenneme mi gideriz?

* Daha Allah'a ulaşmayı dilediğiniz an 1. kat cennetin sahibisiniz.
* Mürşidinize tâbî oldunuz; 2. kat cennetin sahibisiniz ve ruhunuz Allah’a doğru yola çıktı,
* Allah’a ulaştı; 3. kat cennetin sahibisiniz.
* Fizik vücudunuzu teslim ettiniz; 4. kat cennet.
* Nefsinizi teslim ettiniz; 5. kat cennet.
* Muhlis oldunuz; 6. kat cennet.
* İradenizi Allah’a teslim ettiniz; 7. ve son kat cennetin de sahibi oldunuz.

İşte sevgili kardeşlerim, Allahû Tealâ bu kadar çok mükâfatı herkese vermek için hazır. Yeter ki; kişi hazır olsun, yeter ki; kişi bu hazır olmanın sonucunda lâyık olsun. Kim Allah'a ulaşmayı dilerse ve mürşidini Allah’tan sorarsa Allahû Tealâ mürşidini göstermezse üzülmesin. İkinci defa tekrar kılsın. En geç üçüncüde Allahû Tealâ, mutlaka o kişiye mürşidini sağlar. O mürşide veya o mürşidin kendi bulunduğu, bu kardeşimizin bulunduğu mevkide bulunan bir vekiline tâbî olması, gene o kişiyi Allah’a ulaştırır. Vekile tâbiiyet de asıla tâbiiyet gibi aynı sonucu verir. Çünkü vekil de o vazifeyi yapmak için o yetkiyi almıştır Allahû Tealâ’dan.