Müslüman, müslümanın kardeşidir ama müslüman müslümana kıyıyor. Neden müslüman ülkelerinde savaş var ve kendi milletini öldürüyor. Böyle müslümanlık olur mu?

Anasayfa » Ana Sayfa » Müslümanlık » Müslüman, müslümanın kardeşidir ama müslüman müslümana kıyıyor. Neden müslüman ülkelerinde savaş var ve kendi milletini öldürüyor. Böyle müslümanlık olur mu?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Müslüman, müslümanın kardeşidir ama müslüman müslümana kıyıyor. Neden müslüman ülkelerinde savaş var ve kendi milletini öldürüyor. Böyle müslümanlık olur mu?

Sevgili kardeşlerim! Bu büyük bir hata! Allahû Tealâ’nın elbette emretmediği değil, yasak ettiği bir davranış biçimi. Ama ne yazık ki insanlar acımadan bunu yapıyorlar ve bunlardan bir tanesi, Allahû Tealâ’nın taraftarı oluyor. Bir tanesi de ne yazık ki; Allah'ın taraftarlarına karşı çıkan ikinci grup. Elimizde Kur’ân-ı Kerim var sevgili kardeşlerim! O Kur’ân’a bakarak bütün insanlar yapmaları lâzımgelen şeyi öğrenmelidirler. Yani 7 kat cennete, 7 tane tatbikat koymuş Allahû Tealâ. Tekrar ediyorum:

Allah'a ulaşmayı dileyip de ölen bir kişi 1. kat cennete mutlaka girer. Bir dilek! Ama 1. kat cennet garanti. Mürşidine tâbî olup bu dileği yapan kişiye Allahû Tealâ mutlaka mürşid iştiyakı verir. Kişi bu iştiyak sebebiyle yani mürşid arama noktasında, boy abdesti alıp hacet namazını kılıp Allah'tan mürşidini sorar. 1.’de göstermese bile Allahû Tealâ 2.’de veya 3.’de mutlaka gösterecektir. Ve kişi o mürşide ulaşıp tâbiiyetini gerçekleştirdiği zaman ruhu vücudundan ayrılacak, Allah'a doğru yola çıkacaktır. Bu ise bu kişiye 3. kat cenneti garanti ettirir. Allah'a ruh ulaşırsa, ulaştığı noktada kişi ermiş evliya olur, 4. kat cennetin sahibidir. Sonra muhlis olur, 6. kat cennetin sahibi olur. En sonra iradesini de Allah'a teslim eder, 7. kat cennetin sahibi olur.

İşte bütün insanlar için yol bu kadar! Cennetler, 7 tane cennet ve her cennet için ayrı bir varış noktası var. Herşey Allah'a ulaşmayı dilemekle başlar. Şimdi sevgili kardeşlerim! Dîn adamlarımız insanlara İslâm’ın 5 şartını öğretiyorlar. Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şahadet getirmek. Burada korkunç bir eksiklik var. Evet. Namaz kılmak da farz, oruç tutmak da zekât vermek de hacca gitmek de kelime-i şahadet getirmek de ama biz onlara soruyoruz: “Senin dîninin adı ne?” Dînimin adı İslâm. Cevabın başka bir şey olması mümkün değil. Benim dînim İslâm dîni. Onun da başka bir şey söylemesi mümkün değil. “Peki, İslâm ne demek?” 2. sualimiz bu. Aksini söylemesi mümkün değil. İslâm, teslim olan demek. O zaman ona soruyoruz: “Ey sevgili kardeşim! Sen Allah'a şu ana kadar neyini teslim ettin?”

Eğer dînin adı teslim dîniyse, bir şeylerimizi Allah'a teslim etmek mecburiyetindeyiz. “Sen şu ana kadar Allah'a neyini teslim ettin?” Dîn adamlarının çoğu buna cevap veremiyorlar. Ne korkunç bir şey sevgili kardeşlerim! Dîn adamalarından bahsediyoruz. Ruhlarını da fizik bedenlerini de nefslerini de iradelerini de Allah'a teslim etmeleri gereken insanlar dîn adamları ve onlar bütün insanlara İslâm’ın 5 şartını anlatıyorlar sadece. Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şahadet getirmek. Hani İslâm olmak? Onlara sormaz mıyız biz “Senin dîninin adı ne?” diye? İslâm dememek mümkün olur mu onlar için? Eğer İslâm’sa bu nasıl İslâm olmak? Sen mürşidine tâbî olmadıkça ruhun vücudunu terk edip de Allah'a doğru yola çıkamaz. Böyle bir şey de yapmadığına göre: “Sen nasıl İslâm olacaksın? Neyini teslim edeceksin Allahû Tealâ’ya?” Mürşidine tâbî olmayan bir insanın ruhu vücudundan ayrılarak Allah'a doğru yola çıkamaz, Allah'a ulaşamaz, Allah'a teslim olamaz.

Sevgili kardeşlerim! Korkunç bir yanlış davranışlar dizisi, İslâm âlemini bütünüyle sarmış durumdadır. Bu devirde Allahû Tealâ’nın bize öğrettiklerini biz sizlere öğreterek Allah'ın hakikatlerini bütün insanlara duyurmakla vazifeliyiz. Allahû Tealâ açık ve kesin emrini vermiş: “İslâm dîni, teslim dînidir.” diyor. İslâm’ın 5 tane şartıyla hiç kimse Allah'a teslim olamaz. Nasıl korkunç bir dizayn İslâm âleminin başına gelmiş ve hocaların çoğu artık Allah'a ulaşmayı dilemeyi falan dilemiyorlar. İnsanlara namaz kılmayı, oruç tutmayı, zekât vermeyi, hacca gitmeyi, kelime-i şahadet getirmeyi öğretiyorlar.

Sevgili kardeşlerim! Türkiye, Osmanlı İmparatorluğu’nun bugünkü devresindeki adıdır. Ama Osmanlı İmparatorluğu boyunca başta padişahlar olmak üzere herkes tasavvuftandı. Her çalışma grubunun, her mesleğin ayrı bir mürşidi vardı. Her birisi mutlaka mürşidine tâbî idi. Tâbiiyetsiz bir İslâm düşünülemezdi.
 
Sevgili kardeşlerim! Neler kaybetmişiz, farkında mıyız? Dînsiz insanlar bizlere herşeyimizi unutturmuşlar. Allahû Tealâ namaz kılmayı, oruç tutmayı, zekât vermeyi, hacca gitmeyi, kelime-i şahadet getirmeyi bize farz kılıyor da teslim olmayı farz kılmıyor mu? Biz İslâm değil miyiz? Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim'de “Ruhunuzu Bana teslim edeceksiniz.” diye farz kılıyorsa, “Fizik bedeninizi teslim edeceksiniz.” diyorsa “Nefsinizi teslim edeceksiniz.” diyorsa, “İradenizi Bana teslim edeceksiniz.” diyorsa ve biz bunları yapmıyorsak doğru bir şey yaptığımız iddia edilebilir mi?

“E ama bize hocalarımız böyle öğretiyor.” diyeceksiniz. Burada haklısınız! Ama biz de size Kur’ân’daki doğruları söylemekle vazifeliyiz. Yetmez. Biz bu ilmi hocalarımızdan öğrenmedik. Biz bu ilmi Allah'tan öğrendik. Onun için şaşmaz, şaşırmaz bir doğruluk içindeyiz. Hocalarımız diledikleri standartlarda konuşabilirler ama biz Kur’ân’la konuşuruz. Ve emri de insanlardan değil Allah'tan alırız.

Sevgili kardeşlerim! Hepiniz Allah'a ulaşmayı dilemek mecburiyetindesiniz. Eğer bizim kardeşimizseniz, mutlaka dilemek mecburiyetindesiniz ve mutlaka bulunduğunuz yerdeki bizim vekilimize ulaşıp ona tâbî olmak mecburiyetindesiniz. Tâbiiyetinizi gerçekleştirdiğiniz andan itibaren göreceksiniz ki; 7-8 ayda siz farklı bir hüviyete ulaşacaksınız, çok mutlu bir insan olacaksınız. Neden? Çünkü ruhunuz Allah'a ulaşmış ve ermiş evliya olacaksınız. Hiç kimse mürşidine tâbî olmadan, onun ruhu vücudundan ayrılıp da Allah'a doğru yola çıkamaz. Mürşidler de vekiller tayin eder. Onlara cereyan geçmiştir. Dolayısıyla onlara tâbî olan da aynı cereyanı alacak, ruhları mürşidine tâbî olduğu anda Allah'a ulaşmak üzere onun vücudundan ayrılacaktır. Allah'a doğru yola çıkan kafileye katılacaktır.

Hepiniz için sevgili kardeşlerim, hedef; Allahû Tealâ’nın tayin ettiği hedef, teslim olmaktır.

1- Ruhunuzu Allah'a teslim etmeniz 1. teslim.
2- Fizik bedeninizi teslim etmeniz 2. teslim.
3- Nefsinizi tesliminiz 3. teslim.
4- İradenizi tesliminiz 4. teslim.

Hepsi de Kur’ân-ı Kerim'de farz. “E biz bunların dördünü de yapmazsak cehenneme mi gideriz?” Hayır. Daha Allah'a ulaşmayı dilediğiniz an, hepiniz 1. kat cenneti hak etmiş olursunuz sevgili kardeşlerim! Ama gerçekten dilemiş misiniz? Bunun gerçek olması şart. Gerçekten Allah'a ulaşmayı dileyen herkes mutlaka bir mürşide tâbî olmak gereğini kalbinde hissedecektir. “Böyle bir talep hissetmiyorum. Böyle bir ihtiyaç duymuyorum. Kalbim bu istikamette bana bir şey söylemiyor.” O zaman biz diyoruz ki: “Sevgili kardeşim! Sen Allah'a ulaşmayı dilememişsin.” Dileyen hiç kimseyi Allahû Tealâ mürşidsiz bırakmaz. Onda mürşid sevgisi oluşturmadan olmaz. Kim Allah'a ulaşmayı diliyorsa, Allah onu mutlaka mürşidine ulaştıracağını söylüyor. “Kim (diyor) Bana ulaşmayı dilerse, Ben onu Kendime ulaştırırım.”

42/ŞURA 13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alâl muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).

(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).


O kişinin Allah'a ulaşabilmesi, önce mürşidine ulaşıp tâbiiyetini gerçekleştirmesi ve ruhunun vücudundan ayrılıp Allah'a doğru yola çıkmasıyla mümkündür. Öyleyse kim Allah'a ulaşmayı diliyorsa, Allah onu mutlaka Kendisine ulaştırmak için harekete geçecektir. Kişi mutlaka mürşidine ulaşacaktır. Tâbiiyetle beraber Allah'a doğru çıkan ruh, 7-8 ayda Allah'a ulaşacaktır ve kişi ermiş evliya mutlaka olacaktır, 7-8 aylık bir ömrü varsa.

İşte Allahû Tealâ bunu garanti ediyor. İfade: “Kim Bana ulaşmayı dilerse, Ben onu Kendime ulaştırırım.”

Allah razı olsun.

Benzer konular