Yanlış bir olayla veya bir davranışla karşılaştığımızda, bu olayda başkalarını mı suçlamalıyız yoksa kendimizi mi suçlamalıyız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Başkalarını Suçlamak » Yanlış bir olayla veya bir davranışla karşılaştığımızda, bu olayda başkalarını mı suçlamalıyız yoksa kendimizi mi suçlamalıyız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Yanlış bir olayla veya bir davranışla karşılaştığımızda, bu olayda başkalarını mı suçlamalıyız yoksa kendimizi mi suçlamalıyız?

Sevgili kardeşlerim! Eğer yapabilirsek kendimizi suçlamalıyız. Neden böyle söylüyorum? Düşünün! Bir başkası size kötü bir davranışla davranmışsa arkasında acaba siz yok musunuz sevgili kardeşlerim? Acaba siz ona yanlış bir davranışta bulunmadınız mı? İşte böyle bir davranış biçimi sizi hep hedefe götürmeli. Derhal af dilemelisiniz. O kişiden af dilemek büyüklüğünü gösterirseniz Allah katında yücelirsiniz. İnsanlardan af dilemek küçülmek değildir, Allah katında yücelmektir.

Sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ istiyor ki; herkesle en güzel standartlarda karşılaşın, en güzel standartlarda dostluk edin ve asıl önemlisi onları mutlu edin. Sizden çevrenizdeki herkese ulaşan şey, sadece onları mutlu edecek davranış biçimleri olmalı. Allahû Tealâ bunu Allah’ın dostlarına farz kılıyor. Dünyada Allah’a en yakın insanlar, başka insanlara en güzel davranışlarla davrananlardır.
 
Sevgili kardeşlerim! Allah’ın istediği şey hiç de zor değil. Sevmek! Ne kaybederiz sevgili kardeşlerim sevsek? Ve etrafımızdaki insanlara, bizi sevmeyenlere, özellikle onları sevdiğimizi ispat etmek yani onlara: “Sen beni sevmiyorsun ama ben seni seviyorum ve bir ömür boyu da bu sevgi benden eksilmeyecektir. Hep seni sevenlerden biri olacağım. Benden sana negatif bir davranış biçimi asla gelmeyecektir. Seni üzecek olan bir davranış biçimini asla oluşturmayacağım.” Böyle bir düşünce tarzına sahip olduğunuz zaman sevgili kardeşlerim, bu davranış biçimleri dizisi o kişiye sizin ona asla bir kötülükte bulunmayacağınızı ispat edici bir vasıta olacaktır. O zaman siz o kişi katında bir dost olacaksınız.

Sevgili kardeşlerim! Bu, Allahû Tealâ’nın bir ni'met’i. Allahû Tealâ istiyor ki; hepiniz bu hedefe ulaşın. İşte Allah’ın istediği şey açık ve kesin olarak çıkıyor karşımıza. Bunun adına “sevmek” diyoruz, sevmek. Bizi sevenleri zaten severiz; bu, bizim için çok normal bir olaydır. Herkes için normal bir olaydır. Ama Allahû Tealâ onunla kalmıyor. “Sizi sevmeyenleri de sevin.” buyuruyor. İşte konunun burası, birçok insan için çok güç. Kendisine kötü davranan, ona huzursuzluk veren insanları sevemez insan kolay kolay. Yapabilse, gerçekleştirebilse Allah katında ne kadar kıymetli olacağını bir insan, bir gün öğrenecektir. O zaman bunu mutlaka gerçekleştirir.
 
Sevgili kardeşlerim! Soruyorum sizlere, ne kaybedersiniz? Sizlere kötü davranan bir insana; onun beklemediği kadar güzel bir davranışla cevap verip, kabahatli o olmasına rağmen siz ondan af dilemek büyüklüğünü gösterirseniz, ne yapabilir size karşı?

Sevgili kardeşlerim! Bu, öyle bir olay ki, Allahû Tealâ, bunu bir ispat vasıtası olarak kullanmanızı istiyor. Eğer gerçekten Allah’ı seviyorsanız, Allah’ın bir kölesiyseniz, o zaman zikirlerinizi arttırın. O zaman zikirlerinizi arttırdıkça göreceksiniz ki; başka insanlara her geçen gün daha güzel davranıyorsunuz.

İşte sizden etrafınızdaki herkese ulaşan her türlü davranış biçimi sadece onlara mutluluk verebilecek bir hüviyete ulaşabildiği gün siz dünyadaki en bahtlı, en mutlu insanlardan birisi olursunuz. Hiç kimse sizden negatif bir davranış yakalayamaz. Onu üzeceğiniz, onu kıracağınız, onun canını acıtacağınız her hangi bir davranış biçimi, sizden asla etrafınızdaki ya da bütün dünyadaki hiç kimseye ulaşamaz. Çünkü arkasında sizi bu kadar çok zikre (belki daimî zikrin sahibi olacaksınız o zaman) ulaşan birisi olarak, Allahû Tealâ sizi mutlaka korumaya alacaktır. Ve zikrin ne kadar sizi mutlu ettiğini, o zaman en üst seviyede yaşayacaksınız, sevgili kardeşlerimiz.
 
Allah razı olsun.

Benzer konular